22 Ağustos 2017 Salı

Edebiyat'a Dair

    
Merhaba herkes!

Bugün sizinle biraz edebiyat konuşmak istedim. Yok canım maviciler, ikinci yeniciler gibi beylik laflar etmek ne haddime naçizane bir ucundan tutmak lazım edebiyatın  malum bu karmaşanın içinde.

Cümleler devrik kurulunca yazı olur şairane
Devriksiz cümleli blog yazısı yazınca da olurum ben biçare.

Mizahın kıyısından köşesinden geçmeyen bu ikiliğin ardından sadede gelirsek sizlere,takip ettiğim edebiyata dair güzelliklerden bahsedeceğim. Öncelikle: 


Kafkaokur Fikir-Sanat-Edebiyat Dergisi

Eylül ayında 19. sayısı çıkacak olan dergiyi 10. sayısından beri düzenli olarak takip ediyorum
(ehe ehe 9 sayı almış hebele hübele yapıyor demeyin 2 ayda bir yayınlanıyor çarpınca 18 ay ediyor, soruyorum size çağımızda kaç ilişki 18 ayı deviriyor?).





Dergi, 2014 yılının eylül ayında yayın hayatına geçmiş, ayrıca her sayısında önemli bir şahsiyetin portesini kapak yaparak tasarımı ile hayranlık uyandırıyor.


Her sayısını heyecanla bekliyorum desem yalan olmaz hani, içeriği kapaktaki şahsiyetin biyografisinden başlayarak güçlü ve sade kalemlerin anlatıları, hikayeleri, denemeleri ile devam ediyor. 



Instagirl okuyucularının  #kafkaokur hashtagiyle paylaşılan dergi fotoğraflarına da derginin son sayfasında yer veriliyor. ( bu akıma kapılıp giden aciz bir instagirl de benim, bir fotoğrafımı paylaşmadılar ya alacakları olsun duyun beni ey kafkaokur editörleri! )





İflah olmaz bir edebiyat tutkunu olmamakla birlikte benim düzeyimdeki her insanın keyifle okuyabileceği bir dergi kanımca.

Önceki sayılarına ulaşmak için:
www.kafkadukkan.com/dergi


dipnot: ekşi sözlüğe bakarsanız her şeye muhalefet olan kronikleşmiş memnuniyetsizlik hastalığına sahip olanların engin gazabının dergiye de sızmış olacağını göreceksiniz.



bir yudum kitap
biryudumkitap, her sabah 5 dakikada okuyabileceğimiz roman ve hikaye pasajlarını e-posta adresimize düşüren bir servis.

üstelik direk konuya da dalmıyor, pat diye al sana pasaj demiyor yani, bir selam bir kelam ediyor. Günaydın deyip gündemden, güzelliklerden bahsediyor, kelamın sonunda da var olun sevgili okur diye hoş dileklerini sunmuyor mu, bir hoş oluyor tabi okur. 





Her sabah bir gözüm açık diğeri kapalı yatakta okuduğum pasajların sonu gelmesin dilerim, bir de Cumartesi şiirleri var ki tadı damakta kalıyor.

Bu servis tamamen ücretsiz, üstelik sadece http://www.biryudumkitap.com/index.html adresine adınızı ve e-posta adresinizi yazarak abone olabiliyorsunuz. 



Her şeye vakit bulup da okumaya vakit bulamayan bir toplumda böyle kaynaklara böyle girişimlere elbet çok ihtiyacımız var.  


İnsan her gün bir parça müzik dinlemeli, iyi bir şiir okumalı, güzel bir tablo görmeli ve mümkünse birkaç mantıklı cümle söylemelidir.  -Goethe 
Keşke bir şiir okumuş, bir kedi sevmiş olsaydınız. Belki bu kadar kirletmezdiniz birbirinizi. -Turgut Uyar


Küçücük de olsa ilham verebildiysem ne mutlu bana.Hadi ucundan da olsa tutalım edebiyatın, bir şiir okumuş olalım, bir kedi sevmiş olalım, belki ne birbirimizi kirletiriz ne de dünyayı.   








15 Ağustos 2017 Salı

Kånken Çantalar, Kånkenist olmak ve dahası.

Merhaba herkes!

Bugün size son yılllarda sıkça gördüğümüz çantalardan bahsedeceğim, yani Kankenlerden. Kanken aslında çanta modelinin adı. Asıl markanın adı  Fjällräven. Bir isveç markası olan  Fjällräven, 1960'da kurulmasından bu yana kendini sürekli geliştiren ve doğa dostu bir outdoor markası. Diğer ürünleri gibi kanken çantalar da evladiyelik kullanıma uygun tasarlanmış.








Türkiye'de başlarda Kadıköy hispterlarımızın sırtında görmeye başladığımız kankenlerle, ilk olarak sanırım Erasmus yapan arkadaşlar tarafından haşır neşir olmaya başladık. Bugünlerde de fazla rövanşta olduğundan piyasada bolca replikası(çakmanın kibarcası) bulunuyor. 






Dünya’da sadece Japonya’da üretilen Vinylon-F kumaşından yapılan kankenlerin dayanıklılığı ve hafifliği  bu özel kumaştan geliyor ve 16 lt yük taşıma kapasitesi bulunuyor. Ayrıca bu kumaşı sayesinde su da geçirmiyor. Fermuarlarının sonuna kadar açılması da kullanımını oldukça kolaştırıyor. Bu kanken sevgisinin bir diğer nedeni de 60'ın üzerinde renk seçeneğinin bulunması(benimkisi sky blue).  Tabi sizi kankenist olmaya itecek sebeplerden biri de bu rengin zamanla solup vintage havasını yansıtması.






Kankenin bu kadar methini duyan herkes gibi ben de ilk olarak Google amcaya girip fiyatına baktım. O da nesi dudak uçuklatan bir fiyat.  89.95 euro dolaylarında gezinen bir fiyat, ilk baktığım zamanlarda Türk sitelerinde 285 tl olan fiyat euronun artmasıyla 325 tl oldu. Tabi bu kanken classic lerin fiyatı. İki renkli modelleri, büyük boyları, maxileri, minileri, rekankenleri derken fiyat skalası farklılıklar arzedebiliyor.




Kankenin içinde bulunan minder ped, outdoor markası olması sonucunda tasarlanmış olsa da çoğu kişi onu koruma için konulduğunu sanıp atıyor, ATMAYIN. Oturmak için kullanılmasının yanısıra çantanın da formunu koruduğunu düşünüyorum. 



Az önce de bahsettiğim gibi son zamanlarda replikaları bir hayli çoğaldı. Ancak 3-4 ay öncesine kadar en azından replikası adı altında satılıyordu, şimdi ise 'orijinal kankenler sadece 89 tl' diye reklam yaparak replika satıyorlar, efenim ALMAYIN. Zira alanların çoğu bunun orijinal olmadığını anlamış durumda üstelik aşırı kalitesiz malzemeden yapıldığından kalıcılığı hak getire...







Yine de değer bu kadar pahalı olmasına değer mi diyenleri duyar gibiyim, işte kankenist olmanın bir diğer özelliği sanırım bu, yani ne kadar pahalı olursa olsun harçlık biriktirip ya da taksit taksit ödeyip alası geliyor insanın. Ben mi? Almanya'dan bir iyilik meleğinin öğrenci harçlığıma yaptığı katkıyla aldım kankenimi. 






Kankenist.com, Bilstore ve Vakkoroma ise orijinal Kanken sattığını bildiğim mağazalar


Evladiyelik bir çantanız olsun istiyorsanız bir dost tavsiyesi olarak kanken çanta alın derim. 

Kendinize iyi davranın, mutlu günler!






az önce bahsettiğim siteler:




7 Ağustos 2017 Pazartesi

Zamanlar/ Mekanlar ( Gürle Alabalık Çiftliği )



Merhaba herkes!

Bugün Manisa'daki Gürle alabalık tesisini uzunca bir aradan sonra ailemle ziyaret ettik. Küçükken sıkça buraya gelir,balığımızı alır 200 m aşağıdaki piknik yerinde mangalımızı yakardık. Geçen zamanla birlikte mekanların da olağan olarak değişime uğradığı günümüz şartlarında burası da epey değişmiş.Tesisteki balık satışı yanında  restaurant da işletilmeye başlanmış. İşletmecisi de değişmiş, bir Türk'le evli Alman hanımefendiyle yarı Türkçesi ile muhabbet ettiğimizde öğrendim, henüz 34 gün olmuş işletmeyi devralalı, ee hayırlı olsun diyelim :) bu gerekli bilgiyi atlar atlamaz yediğim balıktan söz edeceğim.

Öncelikle mekan çok lüks ve albenili olmamakla birlikte doğayla içiçe ve balıklar henüz tesisin havuzundan çıkıp tabağınıza geldiğinden balık bayat mı tereddütü yaşamıyorsunuz. Menü yok, çalışan personeller size 4 seçecek sunuyor; kiremitte alabalık, kaşarlı alabalık, kiremitte köfte, kaşarlı köfte
Alabalık çiftliğine gelip köfte yemenin pek bir gereği olmadığı düşüncesiyle ve bir ilk yaşamak istediğimden kiremitte kaşarlı alabalığı söyleyiveriyorum.


Değişik bir sunum şekilleri vardı 4 katlı barbie evini anımsatan yukardan tutgacı olan bir metalin içinde altında ızgaralarıyla üstünde kiremitte balıklarımız servis ediliyor.
(Barbie evi harika bir tasvir oldu :) ) 




Domates, biber, alabalık ve kaşar. Tereyağının da tadını almadım diyemem.  Aman aman bir lezzet bahşetmesem de size güzel bir lezzet olduğunu söyleyebilirim. İlk kaşarlı balık deneyimim beni hezimete uğratmadı ki mide rahatsızlığım olduğu halde sonrasında bana hiçbir rahatsızlık vermedi. Alabalığın tadının diğer balıklara oranla daha yavan olmasından dolayı çok balık yeme hazzı hissetmesem de damak tadıma hitap eden bir lezzetti.

Post'un başında da söz ettiğim gibi hizmet açısından beklentinin çok da yüksek tutulmamasını tavsiye ederim. Ayrıca tesisin girişinde yer alan tavşanlar, güvercinler, tavuk ve horozlar küçük dostlarımızın bayağı ilgisini çekecektir.
Unutmadan,fiyat olarak balıkların porsiyonu 20₺. Ancak kilo ile pişmemiş balık alabilme imkanı da mevcut, sanırım kilosu 15-17 ₺ arasında değişiyor.



Fotoğraflar arasında bedenen 71 ama ruhen 21 yaşında olan bir delikanlı göreceksiniz ki o benim biricik büyükbabamdır, akansu görünce dayanamaz hemen anı ölümsüzleştirmek ister, onu da sizinle paylaşmak istedim :) 

Buralara yolunuz düşerse ailece keyifli bir öğle yemeğine konu olabilir Gürle Alabalık Tesisi. 




Zamanla birlikte mekanlar değişse de içimizdeki o çocuksu saf sevgimizin yitip tükenmemesi ve aile bağlarımızın hiç kopmaması ümidiyle.


Foursquare'den göz atmak isteyenlere:
Gürle Alabalık Çiftliği & Restoran - Manisa Gurle -http://4sq.com/HiR8eI


paylaşım